top of page

SHINING (28.01.1977) (MEDYUM) KITAP INCELEMESI

  • stephenistheking47
  • 19 Eyl 2022
  • 9 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 17 Haz 2024

Karakterler:


Jack Torrence (ana karakter)

Wendy (eşi)

Danny (oğlu-5 yaşında)

Dick Halloran (aşçı)


Mekan: Overlook Hotel


Konu:Roman, öfke ve alkolizm problemleri olan ve bu nedenle okuldan ihraç edilmiş Jack adındaki bir yazarın, alkolü bırakarak yeniden temiz olma çabasını, yakın arkadaşının tavsiyesi ile Overlook otelde iş bulmasını ve ardından gelişen korku dolu olayları konu alır.


İlham: Stanley Otel


Tarihi: Stanley Otel 142 odalı Estes Park içinde, Colorado'dadır. Rocky Dağları'nın ve özellikle Longs Peak'in panoramik manzarasını sunmaktadır.


1907 ve 1909 yılları arasında inşa edilen otel, 1977 den beri Ulusal Tarihi Yerler sicilinde listelenmiştir. 2005 den beri Amerika Tarihi Oteller kategorisindedir. İlk menajeri, eşi Flora ile birlikte Freelan Stanley idi.




Stephen King'in Kalması

1974 yılında Ekim ayında Stanley Otel'de kaldığında yazar Stephen King'in ışık çocuk Shining (1977) romanının ana hatlarını burada hayal ettiğini ve bu romanındaki Overlook otelini yaratırken Stanley otelinden ilham aldığını söyledi. İşletme kışın kapanmak üzereyken, eşiyle tek misafir iken bu otelde bir gece geçirdi. Meşhur 217 numaralı odada bir gece uyudu, acı dolu bir gece geçirip kabuslarla uyandıktan sonra araştırmasını yaptı ve buranın eski bir otel çalışanı olan Elizabeth Wilson'ın odası olduğunu keşfetti. (Elizabeth odada kalırken gaz patlaması sonucu ağır şekilde yaralanmış.)


King romanında ''Overlook 1907 ile 1909 yılları arasında yapıldı.'' şeklinde bilgi verirken de Stanley otele gönderme yapıyor.




SHINING HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER:

- Oteldeki tehlikeli yerler: 217 nolu oda bahçedeki hayvan şekilli ağaçlar balo salonu.


- Her hotelin hayaletleri vardır. Overlook ‘un hayaletleri Danny’i istiyorlar fakat Jack onu istesinler istiyor.


- Kitapta Danny’e annesi ve babası tarafından ‘doktor’ diye hitap ediliyor.


- Overlook hotel 1907-1909 yılları arasında yapılmış ve en yakın kasabaya 60 km uzaklıktadır.


- Kış ayı başladığı zaman bağlantı yolu tamamen kapanıyor.


- Otelin Aşçısı Halloran da Danny gibi özelliklere sahip ve onunla bu yolla konuşabiliyor.


- Jack kısa bir zaman öncesine kadar ağır alkolik bir adam fakat alkolü bırakıyor. Şu anda kesinlikle kullanmıyor. Yeni bir iş peşinde çünkü kötü alışkanlıklarından vazgeçmek istiyor.


- Danny’nin gizli güçleri var. Örneğin insanların zihinlerini okuyabiliyor. Kayıp eşyaların nerede olduğunu bulabiliyor. Bunları yaparken de zihninde Tonny diye bir hayali arkadaşı beliriyor.


- Danny devamlı evde bayılıyor bunun nedenini Tonny adlı hayali arkadaşının onu ziyaret etmesi olarak görüyor ama o aslında o sırada bir başkasının zihnine girdiği için bayılıyor.


- Jack aynı zamanda çok öfkeli bir adam. Alkolün yanında bu öfkesine iyice yenik düştüğü için okulda bir öğrencisini dövüyor ve yönetim kurulu kararı ile okuldan ihraç oluyor. Bu olay Jack’ın öfkesini daha da perçinliyor. Ve evde de oğlu Danny’nin kolunu kırıyor. Öfke ve alkol problemi olan bir adam fakat bunların hepsinden vazgeçip temiz olmak istiyor. Bir yakın arkadaşı sayesinde de yeni bir işe başvuruyor. Bu iş bir Overlook Otelin yöneticiliğini yapmak…


- Jack hayatı boyunca sinirlerine hakim olmaya çalışıyor ama hep bu konuda başarısız oluyor.


-‘’Bir çocuk yatak odası penceresinde bir vampir gördüğünü söylediğinde sabırla gülümseriz kendisine.’’ Sayfa 144 deki bu cümle ile yazar bir önceki kitabı Salem’s Lot’a atıfta bulunmuş.


- Jack’ın delirmesi nasıl başlıyor diye düşündüğümüz zaman şunu söyleyebiliriz. Otele ilk geldiğinde Ullman ile birlikte bir görüşme yaparken Ullman, Jack’in tüm açıklarını konuşma esnasında ortaya koyuyor ve adeta onun canını acıtıyor. Bunu yapmasındaki tek sebep de otele çok değer vermesi, otele iyi bakılmasını istemesi yani ben senin tüm açıklarını biliyorum kendine dikkat et demek istiyor. Bu Jack’ı oldukça olumsuz yönde etkiliyor. Otelde kalmaya başladıktan sonrada kazan dairesinde otelin geçmişi ile ilgili bir defter buluyor. Otelin hakkında çıkmış gazete haberlerini okurken otelin geçmişinin çok karanlık olduğunu görüyor. Kendisine yapılan bu hareketin karşılığını vermek için Ullman’a telefon ediyor ve telefonda da otelle ilgili kötü şeyler söyleyerek onu tehdit ediyor. Bu otel hakkında kitap yazacağım, bütün her şeyi ortaya dökeceğim diyor ve sonra pişman oluyor. Baktığımızda delirmesinin başlangıcının bu olay olduğunu söyleyebiliriz.






ÖNEMLİ ALINTILAR


* "Daha az hayalci bir insanın yalnızlığa, işin ağırlığına daha çok dayanıklı olacağını düşünmüştüm."


*Büyüklerin davranışları ve fikirleri çocuklara karanlık bir ormandaki gölgelerde görülen tehlikeli hayvanlar kadar kocaman ve korkunç gelmeli diye düşündü Wendy. Çocuklar iple oynatılan kuklalar gibiydiler.


* Vücudunun karanlık köşelerine güneş ışığında ölen açık kahverengi çiçek tohumları gibi düşümsü bir korku doluyordu.


* Tek başına ele alınan her duygu şaşırtıcıydı. Uykuya doğru uzanan bu karanlıkta duyguları hep birden ele alınınca hemen hemen boşalmış bir gece kulübünden gelen hüzünlü bir müzik gibiydi. Hüzünlü ama boş...


* Bazı sorular insanın başına dert açardı...


* Birçok insan ara sıra bu ışıltıya sahip olur. Farkında bile değillerdir bunun. Karılarının keyifsiz olduğu günler ellerinde çiçeklerle gelirler evlerine, hiç çalışmadıkları halde sınavlarda başarılı olurlar, bir odaya girdikleri anda orada bulunanların neler hissettiklerini bilirler...


* Hoşumuza giden rüyalarımızı kötü rüyalarımızdan daha çok hatırlarız. Bilinçle bilinçaltı arasında bir engel vardır. Bu engel ancak çok az bir bölümün bilince çıkmasına izin verir ve bunlarda genellikle simgeseldir. Freud öğretisinin çok basitleştirilmiş bir anlatımı bu, ama zihnin kendi içinde olanları anlatması bakımından bize yardımcı olur...


* Çocuklar arasında şizofrenik davranışlara sık rastlanır. Biz büyükler, çocukları aklı başında yaratıklar olarak kabul etmeme konusunda aramızda bir anlaşma yapmış olduğumuz için buna ses çıkarılmaz. Onların görülmeyen arkadaşları vardır, canları sıkılınca gidip tuvalette otururlar, dünyadan geri çekilirler. Belirli bir battaniyeye, bir oyuncağa özel bir önem verirler. Parmaklarını emerler. Büyükler olmayan bir şeyi gördüğü zaman akıl hastanesine kapatılırlar. Bir çocuk yatak odası penceresinde bir vampir gördüğünü söylediğinde sabırla gülümseriz kendisine. Çocuklardaki bütün oluşumları tek bir sözcük ile açıklarız... " Büyüyünce geçer..."


* Bütün büyük otellerin skandalları vardır, demişti Watson. Her otelin bir hayaleti olduğu gibi. Neden mi? Öyle çok insan girip çıkar ki.


* Söz vermek çok önemliydi. Yine de meraklı, kaşımaması gereken bir yerdeki yara gibi kaşınıyordu. Korkunç bir meraktı bu. Bir korku filminin korkunç sahnelerini insana parmakları arasından seyrettiren türden. O kapının ardındaki şeyler film değildi.


* Gelecek ne kadar uzakta Jack? Senin için 2 yıl, belki de beş yıl olabilir. Oysa benim için gelecek, otuz kırk yıldır.


* Ikimiz de uygar insanlarız, değil mi? Aynı yatağı, sofrayı ve şişeyi paylaştık seninle. Hep dost kalacağız ve boynuna taktığım tasmayı görmezlikten geleceğiz, ben de sana hep iyilik yapacağım. Karşılığında senden yalnızca ruhunu istiyorum. Ufak bir şey. Tıpkı köpek tasması gibi, onu verdiğini de bilmezlikten geliriz.


Overlook şimdi kenarları karla kaplı kara pencereleriyle dünya ile ilişkisinin kesilmiş olmasını umursamadan yeni bir kışa hazırlanıyordu. Belki de memnundu hatta. Onun kabuğu içinde üç insan normal akşam işlerine başladılar. Bir canavarın bağırsaklarında kıstırılmış kalmış mikroplar gibi.


* Tanımadığı karanlık bir odada eline fişi almış, priz arayan bir insana benzetiyordu kendini.




* Bir insan doğru yolu seçerse, bu seçimi için er geç onu kutlamak gerekmez miydi?

Yoksa ne olurdu? Bakire kızını mahallenin bütün oğlanlarıyla yatmakla suçlayan bir baba sonunda kızı bu suçlamalarını hak etme yoluna itmiş olmaz mıydı?


* Hayalet mi?

Bilemem. Gerçek bir hayalet değil kuşkusuz. Burada kalan insanlardan geride kalmış duygu parçacıkları. İyi ve kötü şeyler. Bu anlamda her otelin hayaletleri vardır sanırım. Hele eskilerinin...


* İnsan büyüdükçe kavramları algılaması kolaylaşır ve simgeleri şairlere bırakırız...


* Kendisi de etkilenmeye hazırdı. Hayal görmek bulaşıcı olabilirdi.


* Korkmaya başladı Jack. Ancak korkusunun o düşsel niteliği bunun gerçek olmadığını söylüyordu. Ama bu korkuya engel olamazdı.


* Bir şeyi yaptığına sevinmek ve yine de onu düşünmeyecek kadar bundan utanmak mümkün mü?


* Metafiziğe aklı yatkın biri buna ruhların sesi diyebilirdi. Dick Halloran'ın yüzyılın başından beri yaşamış büyükannesi buna hortlak derdi. Psişik bir araştırmacı daha uzun bir sözcük kullanırdı... Psişik yankıma, psikoknezi. Ama Danny için bu, çevrelerinde giderek daha da gacırtılar çıkaran o yaşlı canavarın, otelin sesiydi...


* Şu anda gelirse ne yaparım, diye düşündü. Birden masanın arkasından çıkarsa ne yapardı? Korkudan donup kalır mıydı, yoksa içinde, biri ölene kadar oğlu için çarpışacak ilkel annelik güdüsü var mıydı? Bilmiyordu. Düşüncesi bile midesini bulandırıyordu. Tüm yaşamı onu çaresizce bu karabasan uyanışına hazırlayan uzun ve rahat bir düşmüş gibi. Sıkıntıyla karşılaşınca uyurdu. Geçmişinde hiçbir özellik yoktu. Ateşle sınanmamıştı bugüne kadar. Şimdi sınanıyordu, ama ateşle değil buzla. Ve bu sınama süresince uyumasına izin verilmiyordu...


* Yaşıyordu. Ölüme bu kadar yakın olduktan sonra çok değerli bir şeydi bu.


* Yarım saat önce kesilmişti sesler. Hepsi. Bir anda. Asansör, parti, açılıp kapanan kapı gürültüleri. Zihni rahatlayacağı yerde içinde oluşan gerilim giderek artıyordu. Fırtınanın son öldürücü darbesinden önceki durgunluk gibiydi bu.


* Bir şeyin olması gereken biçimiyle olduğu biçim hiçbir zaman aynı değildir. Dünya yaşanması güç bir yerdir Danny. İnsanı umursamaz. Senden benden nefret etmez ama bizi sevmez de. Dünya da korkunç şeyler olur, kimsenin açıklayamayacağı şeyler. İyi insanlar kötü biçimlerde ölürler ve kendilerini seven insanları yalnız bırakırlar. Kimi zaman kötü insanların sağlıklı yaşadıklarını ve zenginliğe kavuştuklarını sanırsın.


* Ama ilerlemeye de çalış. Bu acımasız dünyada görevin budur. Sevgini yaşatmak ve ne olursa olsun yoluna devam etmek.




THE SHINING FİLM İNCELEMESİ

The Shining Stanley Kubrick tarafından beyaz perdeye 1980 yılında uyarlanmıştır. Filmin başrolünde yazar Jack Torrence’ı Jack Nicholson, Torrance’ın eşini ise Shelley Duvall canlandırmıştır.

The Shining kült filmler listesinde yer alıyor.


1980'de Stanley Kubrick , Shining adlı bu romanın uyarlamasını yaparken filmini King'in ilham aldığı Stanley Otelde çekmedi ve Stephen King için senaryo, kitabın ruhuna gerçekten saygı duymadı. (Stephen King daha sonra 1997'de kendi romanının yeni bir uyarlamasını yapmaya karar verdi ve bu kez The Shining'i üç bölüm şeklinde yöneten Mick Garris ile gerçek otelde çekti.)




Yabancı basın ve King’in film yorumları;

King; bir röportajında Kubrick’in The Shining‘inden şu sözlerle bahsediyor:


Stephen King, Stanley Kubrick'in "The Shining"in "İçinde Motoru Olmayan Büyük, Güzel Bir Cadillac Gibi" Olduğunu Söylüyor


“Bence 'The Shining' güzel bir film ve harika görünüyor ve daha önce de söylediğim gibi, içinde motor olmayan büyük, güzel bir Cadillac gibi. Bu açıdan bakıldığında pek çok yorum olumlu değildi ve ben de o yorumculardan biriydim. O sırada çenemi kapalı tuttum ve pek umursamadım” dedi King.


“Bu gün de aynı hissediyorum çünkü Jack Torrance'ın karakterinin o filmde bir arkı yok. Kesinlikle hiç arkı yok," diye devam etti. "Jack Nicholson'ı ilk gördüğümüzde, otelin müdürü Bay Ullman'ın ofisindeydi ve o zaman, bilirsiniz, o bir boktan ev faresi kadar çılgındı. Tek yaptığı daha da delirmek oldu. Kitapta, akıl sağlığı ile mücadele eden ve sonunda onu kaybeden bir adam var. Bana göre bu bir trajedi. Filmde trajedi yok çünkü gerçek bir değişiklik yok. Diğer gerçek fark ise kitabımın sonunda otel havaya uçuyor ve Kubrick'in filminin sonunda otel donuyor. Bu bir fark. Ama Kubrick ile tanıştım ve onun müthiş zeki bir adam olduğuna şüphe yok. Benim için çok şey ifade eden filmlerden bazılarını yaptı.


Stephen King, Stanley Kubrick'in The Shining Uyarlamasından Neden Bu Kadar Nefret Etti?


Bir korku hayranına tüm zamanların en iyi 10 korku filmini sorarsanız, çoğu zaman Stanley Kubrick'in "The Shining" filmi ortaya çıkacaktır. Stephen King'in aynı adlı romanının 1980 film uyarlaması, büyük ölçüde sinematik bir korku başyapıtı olarak kabul edilir ve 2018'de "The Shining", Kongre Kütüphanesi tarafından Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Film Arşivi'nde "kültürel açıdan" korunmak üzere seçilmiştir.


Tarihsel veya estetik açıdan önemli." Film bir bütün olarak kültüre tamamen nüfuz etti, filmi gerçekten hiç görmemiş insanlar bile "Red Rum", koridorda duran Grady ikizleri ve Jack Nicholson'ın artık ikonik sunumu "Heeeere's Johnny!" gibi anları tanımlayabilirler. Film, şimdiye kadar yapılmış en korkunç filmlerden biri olarak 40 yılı aşkın bir saltanat sürdü, ancak "The Shining" yazarı Stephen King'e sorarsanız, bu övgüler hak edilmemiş.




Yapımcılığın en başından itibaren Stephen King, Kubrick'in film yapım kararlarıyla ilgili hayal kırıklığı konusunda kendini çok net ifade etti. Kubrick, King'in çalışmasının sadık bir uyarlamasını yapmak yerine, King'in isteklerine ve sanatsal amacına karşı çıkarak ve orijinal hikayesinden saparak "The Shining"i kendi haline getirdi. "The Shining"in yayınlanmasından bu yana geçen yıllarda King, filme karşı duyduğu hoşnutsuzlukla ilgili mide bulandırıcı bir konuşma yaptı, hatta Kubrick'in filminden duyduğu memnuniyetsizlik Mick Garris'in yönettiği mini dizi "Stephen King's The Shining"i yazmaya ve üretmeye teşvik etti.


Stephen King, Jack Nicholson'ın rol almasından nefret etti.


Eşsiz bir kariyere rağmen, Jack Nicholson'ın Jack Torrance'ı "The Shining"deki tasviri tartışmasız en çok tanınanıdır. King'in romanında Jack, iyi niyetli ve sevimli bir adam olarak tanıtılır, hâlâ alkolizm geçmişinin üstesinden gelmek için mücadele eder ve otoriteye karşı genel bir hoşnutsuzluk duyar. The Overlook Hotel'e girdikten sonra Jack, duvarlarının içindeki kötülük tarafından hızla ele geçirilir, ona sahip olur ve zihninde onu insan tutan her şeyi yok eder. Kubrick'in filminde Torrance neredeyse anında uğursuz bir varlık olarak sunulur. 1996'da Cinefantastique dergisinden Frederick Clarke, değişikliği şöyle tanımladı: "Nicholson, deliye dönen normal bir adamı oynamak yerine, aklı başında kalmaya çalışan çılgın bir adamı canlandırıyor."


King, Kubrick'in rol için Nicholson'a baktığını duyduğu andan itibaren oyuncu kadrosunu reddetti. "Fright Favorites: 31 Movies to Haunt Your Halloween and Beyond" kitabına göre King, yazdığı karakteri daha iyi temsil edeceğini düşündüğü oyuncular Michael Moriarty, Jon Voight ve Martin Sheen'i önermişti. Kubrick, Nicholson, Robert De Niro, Harrison Ford ve Robin Williams'a bakıyordu.


Kubrick, Wendy Torrance'ı (ve Shelley Duvall'ı) tamamen değiştirdi.


Kubrick tarafından elden geçirilen tek karakter Jack Torrance değildi, Wendy Torrance'ın film uyarlaması da önemli ölçüde değişti. Kubrick'in Wendy Torrance versiyonu onu kırılgan, duygusal olarak zayıf, itaatkâr ve savunmasız olarak tasvir ediyor ve Shelley Duvall'ı "3 Kadın" ve "Annie Hall"daki rollerinin hemen ardından canlandırıyor. Ne yazık ki, Kubrick'in Wendy Torrance'ı kitaptaki King'in karakterinden daha zayıf gösterme kararı, Kubrick'in istediği performansı elde etmek için sette psikolojik olarak eziyet ettiği Duvall üzerinde kalıcı bir etki yarattı. Wendy'nin merdivenlerde Jack'ten uzaklaştığı ünlü sahne, 127'lik bir rekora imza attı, Duvall'ın bir beyzbol sopasını tutmaktan çiğnenmiş ellerini parçaladı ve ağlamaktan su kaybı yaşadı.


King, Duvall'ın Wendy'yi nitelendirmesini "şimdiye kadar filme konan en kadın düşmanı karakterlerden biri" olarak nitelendirerek, değişikliği sesli olarak eleştirdi. Yazar ekledi, "Temelde sadece çığlık atmak ve aptal olmak için orada ve hakkında yazdığım kadın bu değil." King, Kubrick için korku tarihinin en iyi kadın karakterlerinden bazılarını yarattı fakat Wendy Torrance'ın gerçek karakterinin halkın gözünde kaybolmuş olması çok yazık dedi.


King ve Kubrick, neyin korku yarattığı konusunda temelde aynı fikirde değil.


TCM belgeseli "Filmlerde Bir Gece’ de King, Kubrick ile hayalet hikayeleri ve ölümden sonraki yaşamın olasılıkları hakkında yaptığı bir telefon görüşmesinden bahsetti. Kubrick, King'e hayalet hikayelerinde temel bir iyimserlik duygusu olduğunu, çünkü bunların ölümden sonra bir varoluşu ima ettiğini söyledi. King, cehennemi iyimser bulup bulmadığını sordu ve Kubrick cehenneme inanmadığını belirtti. Hemen, King ve Kubrick'in korku vizyonları arasındaki kopukluğun temeli budur. Kubrick bilinen bir karamsar iken, King'in iyi ve kötü görüşü İncil'deki etkilere dayanmaktadır. Bir şeyi neyin iyi ya da kötü yaptığı konusundaki bu farklı görüşler, Jack Torrance hakkındaki farklı inançları üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir.


King, gerçekten nasıl hissettiğini ifade etmekten hiçbir zaman çekinmedi. "Filmin kalbi yok; resmin merkezi yok" dedi. "Kitabı bir trajedi olarak yazdım ve eğer bu bir trajediyse, tüm insanlar birbirini sevdiği içindi...’’ dedi.



Kitap ile film arasındaki belirgin farklar:


- Lanetli oda kitapta 217 numaralı oda iken filmde 237 numaralı oda olarak karşımıza çıkıyor.


- Kitaptaki Torrencelerin arabası kırmızı renk iken filmde sarı renk olarak karşımıza çıkıyor.


- Kitaptaki hayvan biçiminde budanmış şimşirler filmde yok onun yerine labirent bir ağaç düzeni yer alıyor.


- Filmdeki ikiz kızlar kitapta yok.


- Wendy kitapta sarışın ve güçlü bir karakterdir. Filmde ise esmer zayıf karakterli kocasına bağımlı güçsüz bir kadın olarak nitelendirilir.


- Filmin sonu ile kitabın sonu farklı bitiyor. Dick Hollaran filmde öldürülürken kitapta Wendy ve Danny'i kurtardıktan sonra gelecek hakkında sohpet ederlerken kitap bitiyor.


- Jack Torrance kitapta otelin kazan dairesinde havaya uçarak ölür. Filmde ise donarak ölüyor.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Subscribe here to get my latest posts

Thanks for submitting!

© 2023 by The Book Lover. Proudly created with Wix.com

  • Facebook
  • Twitter
bottom of page